|
||||||||
![]() |
TAKVA (SORUMLULUK BİLİNCİ) | |||||||
Hülya Yılmaz KURTCA | ||||||||
TAKVA (SORUMLULUK BİLİNCİ) Bazı İslam alimleri Rabbimizin dağlara, taşlara teklif ettiği, onların kabul etmediği ve insanın yüklendiği[1] o emanetin takva (sorumluluk) olduğunu söyler. Bu yönüyle takva kulun Rabbine, nefsine ve mahlukata karşı duyduğu derinlikli sorumluluk hissidir. Allah Resulu göğsüne işaret ederek “takva buradadır”[2]buyurmuştur. İmanın da yurdu olan kalp, insanın ıslah ve ifsadının da merkezidir ve Gazali’nin tabiriyle beden ülkesinin başkentidir. Fücur(günaha meyilli olmak) ve takva(sorumluluk) ilhamı insanoğlunun kodlarında vardır. Hangisini besler aktive ederse oradan akıbetine yürür. Takva, Allah’ı sevmek, yasaklarına düşmekten sakınmak ve rızasını kaybetmekten korkmayı ifade eden kalbi bir eylem ve onun bilinçteki, azalardaki tezahürüdür. Gönülden bir iştiyakla rabbine karşı sorumluluk hissiyle dolu olana her işinde hayırlı bir çıkış yolu verileceği Kur’an’da müjdelenmektedir.[3] Molla Sadreddin Şirazi takvayı üç mertebeye tasnif eder,
Rabbimiz Kur’an’da “hakikati anlayıncaya kadar varlığımızın belgelerini onlara hem dış dünyada hem de kendi içlerinde göstereceğiz”[4] buyurmaktadır. Kainat kitabından devşireceğimiz nasihatler kadar kendimizi, aczimizi içimizdeki rabbani ve şeytani oluşumları bilmek tanımak ve imanla onları terbiye edip yönetebilmek de takvaya ermenin önemli bir eşiğidir. Nefsini bilen Rabbini, O’na ne kadar muhtaç olduğunu, O’nun kudret ve azametini, kulları üzerindeki tasarrufatını, lütfunu ve rahmetini de bilir. Bu bilgi ve inanç insanın yüklendiği emanetin hakkını verme ve sorumluluğu yerine getirme yolunda gayretini kamçılar. Allah’a karşı sorumluluğunu bilen kişi nefsine ve mahlukata karşı da sorumluluğunu bilir. Allah’ın kulları üzerindeki hakkı hiçbir şeyi O’na ortak koşmadan kulluk etmeleridir. Bu kulluk Allah’ın koyduğu sınırları korumak, emir ve yasaklarına riayet etmek ve bunu kuru bir mecburiyet hissiyle değil samimiyet ve muhabbetle yerine getirmektir.. Bu sadece belli vakitlerde yaptığımız ibadetlerde değil hayatın her anında Rabbimizin gözetiminde olduğumuz şuuruyla davranarak olur. Efendimizin “eğer haya etmiyorsan dilediğini yap”[5] telkini gerçek hayanın neden imanın bir şubesi olduğunu ifade eder. Bu düşünce işlerimize letafet, zerafet ve edep kazandırır. Dünyanın bize unutturduğu hayati hakikatleri, Rabbimize verdiğimiz sözü bu yolla zihnimizde diri tutar ve içten bir gayretle hayat sahasına taşırız. Rahmet iklimi Ramazan-ı şerifi yolculadığımız şu günlerde kulluk hakikati adına yaptıklarım yapabileceklerimin tamam mı diye sormalı ve cevaplar aramalıyız. On bir ayın azığını elde edip teslimiyeti, sabrı, şükrü, bereketi, arınmayı, tefekkürü, zikri hayatın tümüne homojen bir şekilde yaymalıyız. Efendimizin “nerede olursan ol Allah’dan kork (Allah’a karşı sorumluluğunu bil)”[6] fermanını bir an bile unutmadan her geceyi kadr, her muhatabı Hızır bilme rikkatine erişmeyi Rabbim cümle ümmete nasibetsin… Hülya YILMAZ KURTÇA Vaiz
Dua: ''Rabbim! Beni Sana çok şükreden, Seni çok zikreden, Senden çok korkan, Sana itaat eden, Sana saygı gösteren, Sana yönelen ve tevbe eden kimse yap. Rabbim! Tevbemi kabul et, günahımı temizle, duamı kabul buyur, delilimi sabit kıl, dilimi doğru yap, kalbime hidayet ver, göğsümün kin ve hasedini çıkar! (Tirmizi , Deavat, 114) Ayet: - Onlar, verdikleri sözü yerine getirirler ve dehşeti her yerde hissedilen bir günden korkarlar. Onlar, kendileri sevip istedikleri halde yoksula, yetime ve esire de yemek verirler. (Ve şöyle derler:) "Biz sizi Allah rızâsı için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, öfkeli, çetin bir günde rabbimizden (azabından) korkarız." (İnsân: 7-10) Hadis: Ebû Hüreyre anlatıyor: “Peygamber’e (sav), ‘İnsanların cennete girmesini en çok sağlayan şey nedir?’ diye soruldu. O da, “Takva (Allah’a karşı sorumluluk bilinci) ve güzel ahlâktır.” diye cevap verdi. (İbn Mâce, Zühd, 29) Fetva: Soru: Zekat vermenin belirli bir zamanı var mıdır? Vaktinden önce ödenir mi? Cevap: Zekât vermenin belli bir zamanı yoktur. Farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir ayı veya Ramazanı beklemeye gerek yoktur. Ancak, zekat vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekatlarını vermeleri uygun olur. Çünkü zekât bir borçtur, borç bir an önce ödenmelidir. Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi zekât konusunda da kamerî ay hesabı uygulanır. Zekâtın farz olması için nisap miktarı malın üzerinden bir kamerî yılın geçmesi gerekir. Buna rağmen mal sahibi dilerse vakti gelmeden önce de zekâtını verebilir. Nükte: Ağzını Kapa Keseni Aç Bir adam Ramazan sohbetlerinde diliyle hep cömertlikten söz ediyor ama hiç de yardım, cömertlik yapmıyordu. 29 Ramazan 1441 22 Mayıs 2020 Cuma İmsak: 03:17 Güneş: 05:07 Öğle: 12:38 İkindi: 16:35 Akşam: 20:00 Yatsı: 21:41 İftar Duası: “Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttum, sana inandım ve sana güvendim. Senin rızkınla orucumu açtım ve Ramazan ayının yarınki orucuna da niyet ettim. Benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla!” Fitre: 27 TL. Nisap Miktarı: Altın: 80,18 gr.
|
||||||||
Etiketler: TAKVA, (SORUMLULUK, BİLİNCİ), |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.